Offenbach - Frankfurt : S1 S2 S8 89

Her gün sabah genellikle 8 ile 10 arasi bir saatte Offenbach -Frankfurt arasindaki yaptigim metro yolculugumun günlügüdür.






Monday 6 September 2010

Paralel Toplumlar

Cuma aksami 7 sulari gibi Offenbach'in merkez istasyonundaki merdivenlerden yukari cikarken yavas yavas tanidigim bir ses dolduruyor kulaklarimi. Önce ihtimal vermiyorum, sonra merdivenler yeryüzüne dogru yaklastikca daha cok emin oluyorum. Evet yanlis degil duydugum, Kuran okunuyor mikrofonla. Meydana ciktigimda karsilastigim manzara su: Onlarca masa, üzerlerinde su siseleri, icinde yemek yapilan bir cadir, coluk cocuk masalarda oturan aileler: Offenbach'ta iftar sofrasi. Az ileride 10-12 kisilik mehter takimi hazir bekliyor. Karsidan takim elbiseleriyle 7-8 adam geliyor telasla, devlet erkan-i olabilir mi? Birisi "niye bu kadar erken toplanilyor ki?" diye söyleniyor. Cay, corbaci ve ayakkabici dükkanlarinin önünden gecerek elli metre ötedeki Wilhelmsplatz'a geliyorum. Willhemsplatz'da sali, cuma ve cumartesi günleri Hessen eyaletinin en güzel pazari kurulur ve bu büyük meydanin dört yani kafe ve restoranlarla cevrilidir. Orada da Cuma aksami havasi: Fransiz, Yunan, Italyan, Alman Kafeleri, sarap barlari, restoranlar tiklim tiklim dolu. Soguk ve yagmurlu gecen bir Agustos'un ardindan gelen bu günesli günün aksaminda sakin ve neseli bir hava hakim meydana.



"Paralel toplumlar" bu olabilir mi? " Yani Thilo Sarazzin'in piyasa cikan ve göcmenler hakkinda aslinda sadece icki masasina meze olabilecek düzeydeki irkci söyleminin ülkenin dört bir kösesinde hararetle tartisildigi su günlerde arka arkaya gördügüm bu manzara bana ne anlatiyor ya da birsey anlatmali mi? Paralel Toplumlar, entegrasyon meselesinin iflasinin hedefinde gösterilen Arap ve Türkiyeli göcmenlerin Alman toplumuna hic degmeden sürdürdükleri toplumsal hayat icin kullanilan bir kavram. Icinde elestiriyi , sadece ve saf olarak elestiriyi, rahatsizligi barindiriyor. Thilo Sarrazin bu ne idügü belirsiz rahatsizligi "bu insanlarin genlerinde zeka problemi var", "bunlar bu hizla üremeye devam ederlerse Almanya kendi kendisini yok edecek" gibi ciddi irkci bir sölyemle meseleyi gündeme soktugu icin hedefte. Ben ise yedi cihanda huzur bulamayan bütün ruhlar gibi,"acaba niye bu insanlarin entegre olmalari neden bu kadar isteniyor" diye soruyorum tabii ki kendi kendime. Ben de entegre degilim, kendi ülkemde de entegrasyonum bir türlü tamamlanamdi. Bir noktaya gelip, artik durumu idare edemeyen depresiflerin ve loser'larin bütün dünyadaki sayilari da her an artiyor, onlar da entegre olamadi. Ama onlar entegre olamayinca alinan önlemler farkli, ya da disiplinin yüzyili, yani 20. yüzyil bu entegrasyon bozuklugu icin altyapiyi yeterince hazirladi, onlari nereye koyacaklarini biliyorlar ne zamandir! Ama göcmenler icin öngörülen bir disiplin altyapisi eksik kaldi büyük ihtimal gecen yüzyilda. Simdi bu konuda calisiyoruz hep beraber. Sarkozy onbinlerce Roma-Sinti'yi Fransa'dan sinir disi edivererek yolu acti. Sarazzin genlerle ugrasir oldu, resmi, "siyaseten dogru" politik yapi Sarazzin'e Merkez Bankasi'ndan istifasini dayatti, Sosyal Demokrat'lar ise partiden ihrac islemlerin baslattilar. Ama Sarazzin'in toplumun kalbindeki yeri büyüdükce büyüyor. En absürdü de günlerdir herkesi mesgul eden bu tartismalarda, sürekli kendilerinden bahsedilen bes cocuklu, basörtülü göcmen ev kadinlari bu tartismalardan habersiz yasayip gidiyorlar. Mutlular mi? Bilmiyorum.