Offenbach - Frankfurt : S1 S2 S8 89

Her gün sabah genellikle 8 ile 10 arasi bir saatte Offenbach -Frankfurt arasindaki yaptigim metro yolculugumun günlügüdür.






Tuesday 26 April 2011

Paskalya Pazartesi

Paskalya Tatili'nin dördüncü ve son günü, sabah 6:26 metrosuna yetismem lazim ki merkez istasyondan Köln'e giden 7:13 trenini yakalayabileyim. "Bombostur herhalde bugün metro," diye düsünüyorum evden cikarken: Belki bugün nöbetci olarak calisacak birkac kisi vardir sadece. Fakat metro merdivenlerini iner inmez ne kadar yanildigimi anliyorum. Önce üc tane junkie ilisiyor gözüme. Bir banka oturmuslar. Hemen birkac metre ötede bir polis. Iri yari. Az ileride ücer-dörder kisilik gruplar halinde cakirkeyif ya da düpedüz sarhos gencler. Havalanina giden iki hostes, Lufthansa üniformalari.

Hep birlikte biniyoruz. Polis önümdeki dörtlü koltuklardan birine oturuyor. Iki grup genc biraz daha ileride. Gürültülü bir sekilde konusuyorlar. Yan koltukta oturan Hintli kadin ayakkabilarini cikartip ayaklarini karsidaki koltuga uzatip, gözlerini kapatiyor. Karsimda oturan kiz gazete okuyor. Ben kararsizim, müzik mi dinlesem yoksa kitap mi okusam, yoksa surada huzur icinde bos bos otursam mi? Kitapta karar kiliyorum. Bozkir Kurdu. Ikinci defa okuyorum. Ilk okudugumda otuz yaslarindaydim. Simdi Harry Haller 'in yasina daha cok yaklastim. Fakat bir tuhaflik var, cünkü kitabi ilk okuyusumda nedense Harry Haller aslinda oldugundan daha genc gelmisti bana, ya da aklimda öyle kalmis. Ya da aslinda gercekten öyle gelmis olabilir, cünkü okuyucu olarak istese de istemese de roman figürlerinde kendini arar cogu zaman insan. Isin tuhafi da bir sekilde bulur. Aslinda o zaman da, simdi de beni hayrete düsüren sey bu romanin, sevgisizlige - ya da sevememeye - ve uzakliga, sicaklik ve yakinliga ayni mesafede durmasina ragmen milyonlarca okuyucuya ulasmis olmasi. Yani cogunlugun mahkum edildigi bir romanin aslinda "cogunluk" olmasi cok ihtimal dahilinde olan bir cevrede kutsanabilmesi. Acaba kendisinden, hayatindan düpedüz memnun olan insanlar neler düsünürler Harry Haller hakkinda? Cok bilmek isterdim.

Polis nedense gizli bir odak noktasi gibi metroda. Iki durak sonra dördü kiz, ikisi erkek alti genc biniyorlar. Uzakdogulular. Kizlar dekolteyi asmislar. Sortlar ve cizmeler, sabah soguguna aldirmayan kolsuz bluzlarla koridoru boydan boya geciyorlar. Erkek gruplari dönüp tekrar bakiyorlar. Iclerinden bir tanesi arkalarindan giden erkek arkadaslarini durduruyor: "Kiz arkadaslarin mi?" "Evet," diyip yürüyor cocuk. Polis ilgilenmiyor.

Üc durak daha gidiyoruz. Frankfurt'un sehir merkezi. Kalabalik ve sarhos gruplar biniyor yine. "Aslinda ben insanlari seviyorum, ama polislerden nefret ediyorum," diyor siyah bir genc polisin bir metre ötesinde, yüzü polise degil, kapiya dönük. Ama söylediklarinin duyuldugundan emin. Polis tepkisiz. Bu sefer yanina geliyor ve:
"Ne yapayim ha, söylesene! Bu toplumdan hic hoslanmiyorum!"
"Gidip evinize iyi bir uyku cekin!" diyor polis sarhos gence. Sinirleri alinmis gibi adamin. Provakasyona sifir prim.

Iki durak sonra iniyorum, uzun zamandir bu kadar eglenceli bir yolculuk yapmamistim. Köln treni Peron 19'da bekliyor. Bos bir kompartmana oturup hareket saatini bekliyorum.