Offenbach - Frankfurt : S1 S2 S8 89

Her gün sabah genellikle 8 ile 10 arasi bir saatte Offenbach -Frankfurt arasindaki yaptigim metro yolculugumun günlügüdür.






Wednesday 7 December 2011

Radyo'dan Emek Sinemasi'na On Dakikalik bir Zihin Yolculugu

Ledermuseum duraginda metro duruyor. Büyük bir reklam panosu. Fotograf siyah beyaz. Kir sacli, gülümseyen, gecelikli-pijamali bir cift ellerinde kahveleri ile yatakta sohbet ediyorlar. "Ciftlerin birbirleriyle günlük konusma süreleri 10 dakika" yaziyor fotografin üst kisminda. altinda ise "radyo dinlerseniz birbirinze söyleyecek daha cok seyiniz olur" diyerek Hessen Radyo'sunun reklami yapiliyor. Dokunakli ve insanin icini rahatlatan bir sey fotografta. Bir sahicilik de var. Ve aslinda bir cesaret de var. Ve aslinda bir pazarlama stratejisi de var: Cünkü nüfusun yasli oldugu bir ülke Almanya. Bu reklam genc insanlari Youtube, Twitter, Facebook ücgeninden cikartip bir radyonun basina oturtmanin imkansizliginin itirafi sanki. "Biz belki de kitap okuyup, radyo dinleyen son kusagiz," diye düsünüyorum. Kendini ifade etmenin dayanilmaz hafifleticiligi ile bir kayitsiz, sartsiz kendini ifade orjisine dönüsen Twitter'in, Facebook'un basindan kimi kaldirip radyonun basina oturtabilir ki insan?

Sonra "Emek sinemasi gelecek kusaklara, cocuklarimiza birakmaliyiz" diye birseyler okudugum aklima geliyor. Gercekten bu cocuklar radyo dinlemek bir yana, sinemaya gidecekler mi? Neden "bu bizim icin önemli" demek, simdi, burada muhalefet etmek ve bu haliyle muhatap alinmayi talep etmek yetmiyor? Neden haklarinda pek az sey bilebildigimiz gelecek kusaklar bir emniyet subabi olarak sunulmak zorunda? Türkiye'deki aydin ya da alternatif muhalefet ile iktidari birbirine baglayabilecek tek ortak zemin olabildigi icin mi? Baska ortak, yani ortak ahlaki bir zemin yaratmanin olanaksizligi mi? "Benim orada gencligim, anilarim var," diyerek, iktidardan "anlayis" bekleyen kirgin muhalefetin ya da "kamu maliyla böyle birsey yapamazsiniz," diyen rasyonel ve kizgin muhalefetin sigindigi son ahlaki liman mi "gelecek kusaklar"?

Gelecek kusaklar, siz ne diyorsunuz Emek Sinemasi icin?

1 comment:

  1. Kapatılmadan önce Emek, sinema festival mekanlarından biriydi. Balkonunda bile film izlemekten keyif alırdım - ki genelde sinema ve tiyatroların balkonları en azından İstanbul'da fecidir. Film seçimlerinde de öyle her sinemaya gitmezdim, salonu nasıl, oturma düzeni şöyle mi böyle mi diye aklımdan geçirir, gerekirse başka bir sinemada daha gösterime girene kadar gitmezdim. Seçeneklerim vardı artık olmayan.. Alkazar'da izlediğim son filmin iki gün sonrasında sinemanın kapıları kapanmıştı. Yeni Rüya Sinemasını restore edip İşçi Filmleri Festivali'nin açılışını yaptıktan hemen sonra kepenkleri kapandı.. Emek kaşla göz arasında önce tadilata alındı, sonra biz onu taşıyacağız eskisinden güzel olacak denildi, söküm işlerine girişildi.. Sadece sinema seçeneklerimiz azalmadı, izleyeceğimiz filmler de ketlendi. Beyoğlu'nda 'yeni' olan bir çok sinema popüler filmleri dayatmaya başladı. Kısa sürelerle gösterimde bulabildiğimiz güzel filmler ise neredeyse üç sinemada mevcuttu: Yeşilçam Sineması, Beyoğlu Sineması ve Pera Sineması..

    1987 doğumluyum, sanırım ben de gelmiş ve de geçmekte olan kuşağın bir parçasıyım; ama Emek Sineması nezdinde benim karşı koyuşum belleklerimizle bu kadar oynanabilir oluşu. Tarlabaşı'nın bu halini hep hatırlamalıyız bence, aslına uygun inşa ettiklerini iddia ettikleri Demirören AVM'nin bir de utanmadan eski silüetini gösteren bir resmi de asmışlar bir cephesine. Eski- yeni ayrımını 'kalite' üzerinden tanımlayan; modern, teknolojik, çağdaş diye mimariyi, esteği, yaşanmışlığı yok edip 'sıfırdan binalarla' 'sıfırdan yaşam alanları' sunan anlayış kuşak algısı için önemlidir diye düşünüyorum. Zira bu yok edişlerle artık süreklilik arzeden kuşak alıgısından söz etmemiz mümkün olmayacak, kopuk kopuk yalnızca kendi dönemi içinde yaşayan, o dönem içinde kendini anlamlı kılmaya çalışan 'nesil'lerden söz edebilir hale geleceğiz.. Öncesiz, sonrasız..

    Bu sahiplenişler, direnmeler bence 'kuşak' olmakta ısrardan geliyor..

    Sevgiler, selamlar..

    ReplyDelete